Karın ağrısından mide kanserine kadar birçok sorunun ardında bu bakteri olabilir
H. Pylori’nin Küresel Yaygınlığı
Dünya genelinde insanların yüzde 40 ila 60’ı Helicobacter Pylori bakterisiyle temas etmiş durumda. Afrika, Akdeniz, Batı Pasifik ve Amerika gibi bölgeler bu bakterinin en sık rastlandığı yerler arasında. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat’a göre, hijyenik olmayan gıda ve su tüketiminin yaygın olduğu bölgelerde enfeksiyon riski artıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde temiz içme suyuna erişimin sınırlı olması, bakterinin bulaşma hızını artırıyor.
Reflü ile Karıştırılan Belirtiler
H. Pylori, mide ve bağırsak sisteminde çeşitli semptomlara yol açabiliyor. Karın ağrısı, şişkinlik, hazımsızlık, mide yanması, erken doyma ve bulantı gibi belirtiler reflüyle karıştırılabiliyor. Prof. Polat, bu bakterinin genellikle açlıkta ya da yemekten hemen sonra hissedilen ağrılarla kendini belli ettiğini belirtiyor. Ayrıca, kişiden kişiye tükürükle veya kontamine su ve gıda yoluyla kolayca bulaşabiliyor.
Gizli Tehdit: Demir Eksikliği ve Mide Kanseri
Helicobacter Pylori enfeksiyonu, çoğu zaman kronik gastrite yol açıyor. Bu durum zamanla mide hücrelerinde tahribata ve kanserleşmeye neden olabiliyor. Bakteri mide asidini artırarak mide ve onikiparmak bağırsağında ülser oluşumunu tetikliyor. Demir eksikliği anemisinin altında da çoğu zaman bu bakteri yatıyor. Bu nedenle uzun süredir devam eden mide problemlerinde H. Pylori testi yapılması hayati önem taşıyor.
Doğru Teşhis İçin Güvenilir Yöntemler
Tanı için kullanılan yöntemler arasında kan testi, dışkı testi, üre nefes testi ve endoskopik biyopsi yer alıyor. Üre nefes testi, yüzde 99’a yakın doğruluk oranıyla en etkili yöntem olarak öne çıkıyor. Ancak antibiyotik tedavisinden sonra bu testlerin yapılabilmesi için 3-4 hafta beklemek gerekiyor. Böylece aktif enfeksiyon durumu net olarak saptanabiliyor.
Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Antibiyotik direncinin artması nedeniyle H. Pylori tedavisi her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Prof. Polat, bakterinin neden olduğu rahatsızlıkların göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle semptomatik hastalarda, iki farklı antibiyotik ve mide koruyucu içeren 14 günlük tedaviyle bakterinin büyük ölçüde yok edilebildiği belirtiliyor. Tedavi tamamlandıktan bir ay sonra kontrol testi yapılması, direnç durumunun belirlenmesi açısından önem taşıyor.
Korunmak İçin Alınması Gereken Önlemler
Bakteriye karşı alınabilecek temel önlemler şunlar:
-
Ellerin sabunla düzenli yıkanması
-
Temiz su kullanımı, gerekirse suyun kaynatılması veya filtrelenmesi
-
Sebze ve meyvelerin iyi yıkanması
-
Ortak tabak, bardak ve çatal-kaşık kullanımından kaçınılması
-
Çiğ et ve hijyenik olmayan süt ürünlerinden uzak durulması
-
Sigara ve alkol kullanımının sınırlandırılması
-
Baharatlı ve asidik gıdaların tüketilmemesi
-
Bağışıklığı güçlendirecek sağlıklı ve dengeli beslenme
-
Probiyotik desteklerinin kullanılması
Doğru hijyen ve beslenme alışkanlıklarıyla, bu yaygın bakteriye karşı güçlü bir savunma sağlamak mümkün.