Antioksidan bakımından zirvede, bağışıklık dostu, cilt yenileyici bir meyve düşünün: Aronya. Tüm dünyada sağlık uzmanlarının dikkatini çeken bu küçük mor meyve, Türkiye’de henüz hak ettiği ilgiyi görebilmiş değil. Oysa arkasında güçlü bir bilimsel destek var.
Aronya Nedir ve Neden Bu Kadar Önemli?
Kuzey Amerika kökenli aronya, dış görünüşüyle böğürtlene benzese de içeriğiyle birçok meyveyi geride bırakıyor.
Yaban mersininden bile 3 kat daha güçlü antioksidan barındırdığı bilinen bu meyve, serbest radikalleri etkisiz hale getirerek vücudu adeta içeriden zırhla kaplıyor.
ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkelerde takviye ürünlerin en önemli hammaddelerinden biri haline gelmiş durumda.
Aronya’nın Etkileyici Faydaları Neler?
• Bağışıklığı güçlendirmesiyle kış hastalıklarına karşı koruma sağlıyor.
• Kolon ve meme kanseri riskini azaltabileceği belirtiliyor.
• Kan şekerini dengeleyerek diyabet hastalarına doğal destek oluyor.
• Tansiyonu düzenleyip kalp-damar sağlığını destekliyor.
• Sindirime yardımcı olup bağırsak florasını iyileştiriyor.
• Ciltte yaşlanma belirtilerini azaltarak doğal bir anti-aging etkisi yaratıyor.
Peki Neden Türkiye’de Raflarda Yok?
Aronya aslında Türkiye’de yetiştirilmeye başlandı. Trakya, Karadeniz ve İç Anadolu’nun iklimi bu meyve için son derece uygun. Ancak tanıtım eksikliği, tüketici alışkanlıklarının yavaş değişmesi ve market zincirlerinde yer bulamaması bu meyvenin yaygınlaşmasını engelliyor.
Çiftçiler ise aronya üretiminden memnun; çünkü bu bitki hem hastalıklara dayanıklı hem de ilaçsız yetiştirilebiliyor. Yüksek verim sağladığı halde, alım garantisinin olmayışı birçok üreticiyi ürkütüyor.
Aronya ile ilgili daha fazla bilgi yayılır ve doğru pazar stratejileri geliştirilirse, bu güçlü meyve yakında sofralarımızın daimi konuğu olabilir. Belki de cilt serumu yerine bir avuç aronya yemek, sağlıklı yaşlanmanın sırrıdır.