Japonya’nın Sessiz Çığlığı: Hikikomori Gerçeği

Japonya’da her geçen gün daha fazla insan, odalarının kapısını dünyaya kapatıyor. “Hikikomori” olarak adlandırılan bu bireyler, bazen on yılı aşkın süre boyunca evden dahi çıkmadan yaşamlarını sürdürüyor. İlk başta münferit bir durum gibi algılansa da, bugün bu sessiz izolasyon bir toplumsal krize dönüşmüş durumda.

Hikikomori ne demek, kimleri kapsıyor?
Kelime anlamı “elini ayağını çekmek” olan hikikomori, sosyal hayattan tamamen izole yaşayan bireyler için kullanılıyor. Bu insanlar okula gitmiyor, işe başlamıyor, arkadaşlık kurmuyor. Dış dünyayla tek bağlantıları çoğu zaman internet üzerinden kurdukları sanal bağlar oluyor. Genellikle aileleriyle aynı evde yaşıyor, ancak bir odada tamamen kendi dünyalarına kapanıyorlar.

Bir kayıp kuşak mı?
Japonya Sağlık Bakanlığı’na göre yaklaşık 1,5 milyon hikikomori var. Ancak uzmanlara göre gerçek sayı bu rakamın çok üzerinde. Eskiden sadece gençlerde görülen bu durum artık orta yaşlara da yayılmış durumda. “80-50 sorunu” denilen yeni bir terim ise, 80 yaşındaki ebeveynle birlikte yaşayan 50 yaşındaki hikikomori çocukları tanımlamak için kullanılıyor.

Peki neden böyle bir kopuş yaşanıyor?
Japon toplumunun katı yapısı, yoğun okul ve iş hayatı, toplumsal beklentilerin ağırlığı gibi birçok unsur bu geri çekilişi tetikliyor. Başarısızlık korkusu, sosyal fobi ve aile içindeki baskı da bireyleri bu karanlık yalnızlığa itiyor. Ayrıca bireyselliğe çok az alan tanıyan sosyal yapı, kişinin “farklı” olmasına çoğu zaman izin vermiyor.

Dijital çağda yalnızlık daha kolay
İnternet, oyunlar ve sosyal medya, fiziksel dünyaya çıkmadan yaşanabilecek bir hayatın altyapısını sağlıyor. Yemek siparişi vermek, alışveriş yapmak, sosyalleşmek… Hepsi artık birkaç tık uzağında. Bu da hikikomori bireyler için dış dünyaya çıkma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.

Devlet ne yapıyor, aileler ne durumda?
Japon hükümeti, bu bireyleri yeniden topluma kazandırmak amacıyla danışmanlık hizmetleri, ev ziyaretleri ve psikolojik destekler sunuyor. Ancak utanç kültürü, damgalanma korkusu ve bireylerin isteksizliği bu çabaları çoğu zaman etkisiz bırakıyor. Ailelerse çoğu zaman ne yapacaklarını bilemeden yıllarca bekliyor.

Bir Cevap Yazın