Dünya üzerindeki suyun kökeni, yaşamın temellerinden biri olması nedeniyle bilim dünyasında uzun süredir merak edilen bir konu. Zira suyun varlığı, doğrudan yaşamın sürdürülebilirliğini etkiliyor. Bu nedenle, suyun yapıtaşlarından biri olan hidrojenin ne zaman ve nerede oluştuğu sorusu, araştırmaların merkezinde yer alıyor. Çünkü hidrojen olmadan su, su olmadan da yaşam var olamıyor.
Şimdiye kadar yaygın kabul gören teoriye göre, Dünya’daki suyun önemli bir kısmı, gezegenin oluşumunun ilk dönemlerinde, yani yaklaşık 4,5 milyar yıl önce yeryüzüne düşen göktaşları sayesinde geldi. Bu göktaşlarının içinde bulunan su bileşenlerinin, Dünya’ya suyu taşıdığı düşünülüyordu. Ancak son yayımlanan bir bilimsel araştırma, bu konuda yeni bir bakış açısı sunuyor.
Su, Gezegenin Kendi Yapısından da Gelmiş Olabilir
Hakemli bilimsel dergi Icarus’ta yayımlanan çalışmada, bilim insanları nadir rastlanan bir meteorit türü olan “enstatit kondrit”lere odaklandı. Bu tür göktaşları, Dünya’nın erken dönem yapısına çok benzediği için, gezegenimizin ilk dönemleri hakkında önemli ipuçları barındırıyor. Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, bu göktaşının kimyasal bileşimini analiz etmek için X ışınlarıyla detaylı bir inceleme yaptı.
Ekip, hidrojenin sülfür molekülleriyle bağ kurduğunu varsayarak X ışınlarını bu bağlantıyı tespit edecek şekilde ayarladı. Fakat beklentilerinin aksine, hidrojen sülfür bu göktaşında bekledikleri yerin dışında, kristal yapının derinliklerinde yoğunlaşmıştı. Daha da önemlisi, göktaşında Dünya’dan gelen kirlenmeye dair izler taşıyan çatlak ve paslı bölgelerde neredeyse hiç hidrojen bulunmuyordu. Bu durum, hidrojenin göktaşına sonradan bulaşmadığını, doğrudan onun bir parçası olduğunu gösteriyor.
Gezegenin Kendi Hidrojeni Yeterli Olabilir
Araştırmanın sonuçları, Dünya’nın oluştuğu yapı taşlarının sanılandan çok daha fazla hidrojen içerdiğini ortaya koyuyor. Bu da suyun oluşması için göktaşlarından gelen dış etkenlerin mutlak bir şart olmayabileceğini düşündürüyor. Çalışmayı yöneten Tom Barrett, “Analiz sonucunda hidrojenin sadece beklediğimiz yerde değil, daha derin kristal yapı içinde bulunduğunu gördüğümüzde çok heyecanlandık” derken, ortak yazar James Bryson ise, “Artık gezegenimizi oluşturan materyalin hidrojen bakımından zannedilenden çok daha zengin olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Yeni Bulgular Tartışmayı Bitirmiyor Ama Yön Değiştiriyor
Araştırma, Dünya’daki suyun kökenine dair bugüne kadar süregelen teorilere doğrudan bir karşı çıkış getirmese de, suyun sadece dış uzaydan gelen hidratlı göktaşlarıyla değil, gezegenin kendi iç dinamikleriyle de oluşabileceğini savunuyor. Bu da suyun kökenine dair teorilerin gözden geçirilmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, bu çalışma suyun gezegenimizin kendi yapısı içinde, doğal süreçlerle ortaya çıkabileceğine dair güçlü bir kanıt sunuyor. Yine de, göktaşlarının sürece katkısı tamamen dışlanmış değil; ancak suyun tek kaynağının onlar olmadığı da artık daha olası görünüyor.