TÜİK verileri gençler arasında obezitenin son altı yılda ciddi oranda arttığını ortaya koyarken, uzmanlar bu durumun ardında yatan en büyük nedenlerden birinin meyve tüketimindeki düşüş olduğunu vurguluyor.
Çocuğun sağlıklı büyümesi sadece fiziksel değil, zihinsel ve sosyal gelişimini de etkiler. Bu sürecin temel taşlarından biri olan beslenme, doğru yönetilmezse çocukluk çağı obezitesine zemin hazırlayabilir.
Kadınlarda obezite sadece fiziksel görünümü değil, yaşam kalitesini ve sağlığı derinden etkileyen ciddi bir soruna dönüşmüş durumda. Hormonal farklılıklar, doğum süreçleri ve sosyal baskılar bu süreci daha karmaşık hale getiriyor.
Günümüzde her üç kişiden biri yüksek tansiyonla yaşıyor ama çoğu bunun farkında bile değil. “Sessiz katil” olarak bilinen hipertansiyon, vücutta ciddi hasarlara yol açabiliyor. Peki bu hastalık nasıl anlaşılır, neden olur ve nasıl önlenebilir?
Dışarıdan bakıldığında fark edilmeyen ancak vücudumuzun içinde sessizce ilerleyen bir sağlık tehdidi ile karşı karşıyayız.
Danimarka’da yapılan çarpıcı bir araştırma, hamilelik sürecindeki hormon düzeylerinin yalnızca doğumu değil, çocukların yıllar sonraki yaşamlarını da etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
Artık sadece yaşlıların değil gençlerin de sorunu olan hipertansiyon, 20’li yaşlara hatta ergenliğe kadar indi. Modern hayat, kötü alışkanlıklar ve hareketsizlik bu gidişatı hızlandırıyor.
Finlandiya Sağlık ve Refah Enstitüsü’nden Annika Santalahti ve ekibinin yürüttüğü yeni araştırma, tuz tüketimi ile obezite arasındaki güçlü bağı ortaya koydu. Bulgular, 2025 Avrupa Obezite Kongresi’nde (ECO) sunulacak.
Obezite, modern çağın salgın hastalıklarından biri haline geldi ve Türkiye, Avrupa’nın en kilolu ülkesi konumuna geldi. Araştırmalara göre, Türkiye’deki obezite oranı yüzde 30’un üzerinde ve bu hızla artan bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
